Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT YILMAZ

Korku ile umut arasında CHP'de strateji tartışmaları

Batum, Kılıçdaroğlu'nun hareket yeteneğini azaltmak istiyor. Böylece, CHP'deki ulusalcı-laikçi tabanın sözcüsü olup parti içi kavgada kanat liderliğinin kapısını açıyor

CHP'de Genel Başkan değişimiyle başlayan değişim ve demokratikleşme tartışmaları, partide bir yarılma yaratmış durumda. Bu yarıktan, eski CHP ile yeni CHP arasındaki mücadelenin gölgesi görülebiliyor. Mücadelenin kendisinin değil de gölgesinin görülmesi, yaklaşan seçimler dolayısıyla tarafların bir meydan savaşını değil, bir mevzi savaşını tercih etmelerinden kaynaklanıyor. Seçimdeki muhtemel başarısızlığın sorumluluğunu tek başına üstlenmek istemeyen taraflar, hesaplaşmayı seçim sonrasına erteliyorlar. Ancak bu dengeleri gözetme hali, CHP'nin değişim ve demokratikleşme bahsinde, kritik eşiği aşarak yeni bir CHP'nin inşasını erteliyor. Bu muğlâklık ise, CHP'nin laik-ulusalcı kanadında, parti içinde iktidarı ele geçirme beklentisini tahrik ediyor. Hâsılı CHP içindeki kanatlar yaklaşan seçim baskısının da etkisiyle birbirilerine galebe çalamıyor ve hesaplaşmayı seçim sonrasına erteliyor.

CHP'deki arayış

Türkiye'de bürokratik vesayet düzeni geriliyor ve hükmettiği alan daralıyor. Vesayet kurumları geriledikçe siyasetin alanı genişliyor. CHP'nin bürokratik vesayet düzenine göre teşekkül etmiş rejim tartışmalarıyla iktidarı sıkıştırmak ve vesayet kurumlarına lojistik vermekle sınırlı siyaset anlayışı ise, bilhassa 2007'den sonra başarısız kaldığı için değişmek zorunda kaldı. Bu değişimin işaretleri daha Deniz Baykal'ın liderliği döneminde ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığında verilmişti. Kılıçdaroğlu'nun İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'le beraber İstanbul'da sağladığı oy artışı bu değişimin umut kaynağı oldu. Baykal'ın yerine Genel Başkan olduktan sonra Kılıçdaroğlu ile Tekin'in aynı başarıyı Türkiye genelinde sağlayabileceği umudu bir rüzgâr yarattı. Bu değişim, ideolojik ve politik olmaktan ziyade stratejik bir değişimi ifade ediyordu. Bu yüzden de stratejinin hayata geçmesi parti disiplinine ve güçlü liderliğe bağlıydı. Baykal'ın tasfiyesi, bu iki konuda da ciddi eksikliklere yol açtı. Bu eksiklik, kamuoyunun ve medyanın desteğinin yanında CHP için yeni strateji dışında bir çıkış yolu olmadığına ikna olan CHP'lilerin desteğiyle aşılabilirdi. Nitekim parti içi iktidar anlaşmazlıkları bu anlayışla çözüldü. Ancak bu strateji, bir politika ve ideoloji değişikliğiyle beraber gelişmediği için, CHP tabanında AK Parti'den ve hayat tarzının değişeceğinden korkanlar, CHP içindeki değişimden ve yeni CHP imajından da korktular. Üstelik bu korku eski CHP kadrolarının tasfiye edilme korkusuyla birleşince, CHP'de parti içi iktidar kavgasının önü açılmış oldu. Seçimler yaklaştığı için en erken listeler ortaya çıkana, en geç seçim sonuçları alınana kadar ertelenen bu iktidar kavgası şimdilik CHP'nin söyleminin ne olacağı üzerindeki tartışmalarla yürütülüyor.

Batum'un siyasal anlamı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un çıkışları, CHP'de değişim ve demokratikleşme etrafında yaşanan kırılmayı başlı başına göstermeye yetiyor. Batum, birçok parti yöneticisi gibi, parti kurullarında tartışılmayan ve yeni CHP söylemiyle bağdaşmayan kanaatlerini kamuoyuna açıklamaktan çekinmiyor. Böylece Batum, bir yandan yeni CHP söyleminin önünü keserken diğer yandan da eski CHP'nin sözcüsü veya lider adayı haline geliyor. Bitlis'te Ergenekon sanıklarının ilişkili olduğu toplu mezarların bulunduğu ve Ergenekon sanığı Albay Arif Doğan'ın "Hizbullah'ı ben kurdurdum" itirafını yaptığı günlerde Süheyl Batum, Ergenekon sanıklarının CHP listesinden milletvekili yapılmasını teklif edeceğini ve Ergenekon davası hâkimlerine baskı yapmak için elli bin kişiyle Silivri'deki mahkemeye baskı mitingi düzenlenmesi gerektiğini açıklayabildi. Batum'un bu sözleri, yeni CHP'nin figürlerinden Sezgin Tanrıkulu'nun Güneydoğu'daki faili meçhullerin araştırılması için Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmasını talep eden açıklamasıyla beraber düşünüldüğünde, CHP'deki yarılma ve tenakuzu başlı başına ortaya koymaya yetecektir. Batum'un kamuoyunda büyük tartışma yaratan, orduyu 27 Nisan bildirisinin arkasını getirmediği ve darbe soruşturmalarına direnmediği için kâğıttan kaplana benzeten açıklaması da, yeni CHP'yi sarsan bir kırılma anını ifade ediyor. Batum'un çıkışı, CHP'nin bürokratik vesayet kurumlarının zayıflaması sonrasında, rejim ve laiklik tartışmalarından uzaklaşarak yolsuzluk ve yoksulluk ekseninde ekonomik bir solculuk üzerine bina edilmek istenen, daha sivil ve özgürlükçü CHP anlayışının reddine dayanıyor. Batum, bu şekilde CHP'deki değişimi sınırlayarak denge gözetmek durumunda kalan Kılıçdaroğlu'nun hareket kabiliyetini azaltmayı amaçlıyor. Böylece Batum, CHP'nin ulusalcı-laikçi tabanının sözcüsü olarak parti içi iktidar kavgasında bir kanadın liderliğinin kapısını açmış oluyor. CHP içindeki bu stratejik anlaşmazlık, aynı zamanda Kılıçdaroğlu üzerine bina edilen değişim stratejisinin 2011 seçimlerinde AK Parti'nin tek başına iktidarını engellemeye yetmeyeceğinin anlaşılmasıyla da ilişkili gözüküyor. Bu da, CHP'de korkunun umudun yerini alması ihtimalini gösteriyor. Korkunun yükselmesi, değişim söyleminin ve kadrolarının güç kaybı anlamına gelecektir. Batum'un cüretkârlığı ve hareket alanı korkunun güç kazanması sayesinde mümkün olabiliyor. Bu bakımdan 2011 seçim sonuçlarının, CHP'deki parti içi iktidar mücadelesinin veya strateji tartışmasının ötesine geçerek, ideolojik ve politik kırılma ve kopmaların önünü açması kuvvetle muhtemeldir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA